22 Mayıs 2019, Çarşamba
saat: 20:58
Dayanamıyorum seslere… Ne çok ses var dört yanım mahşeri figan çıldırmış bu şehrin insan taifesi. Akli firarda karınca sürüsü misali hep bir şeyler yapar gibi, mühim vazgeçilmez ertelenemez münasebetsiz işleri. Bitmez hezeyanları ve her yerde her durumda boy boy ve boylarından büyük gürültüleri varoluş çığlıkları yırtıyor kulak zarlarımı feveran bu insan yavruları.
Bir dursalar bir durulsalar, kovaladıkları kaçtıklarıdır bir anlasalar. Korkuları yüzünden bunca bağrış çığrışları koşup sıçrayışları bunca birbirini ezip yok edişleri. Durun çığlık denizi delirttiniz bendenizi. Ne ana ne dana ne ata ne avrat bitmedi gitti meseleleriniz. Canhıraş ve duraksız konuşurlar hiç duymadan dinlemeden diğerini. Dillerinde boş hevesleri içi boş telaşları yavan dünyaları belki de başa gelenler bunların veballeri.
Masallar efsaneler destanlar tanrılar ve bunlara kapı çatı say ki yapı öte alem uydurması. Hepisi bu heyuladan kurtulma bu hayhuyu susturma çabası. Ah be zamanın zahirleri sizinki de iş mi be yahu, laf anlatmaya çalışmak yerine yalıtım yapıverseydinizya şu yuvarlak maviye. Sesi çarpıp karesiyle iade etseydiniz tekmil sahiplerine, sükunet hasıl olurdu o dakka ve bence ne harika.
Uysan böyle böyle, uymazsan şöyle şöyle uyarken bunlar ‘maz’ ken şunlar olmazsa eh böylesi de ama sakın vah vah ama çıkış muhakkak korkmayın sanki tekmilimiz ahmak. Kork ama korkmamak gerek af var mutlak, sen yine de bana kalırsa yani istersen elbet lakin tersi pek muğlak aman sakın vallah billah elden gelen ne ki hepsi gizli yasak . Gidip dönen?? Ah nerde cıkk cıkk yani konu ince girift zikzak en iyisi sorgu suali bırak her denileni yap say sonun kerim Allah.
İsa üryan saçları sırma örtüde olmazsa maazallah. Diğeri şiir söyler dağ ırmak Tur’dan Nil’e turlayarak. Uysak mı uymasak mı, su üstünde yürüyor bak Burak. At değil Teşup’un altın buzağısı ihanete mazhar ve öfkesi çöl de kırk yıl. Kırk yıl çölde kalandan hayır gören olur mu demeyin gökten helva yağdı der inandırırlar.
Ah bu sıcak havalar etti ne ettiyse bunlara. Bakın hiç soğuk yerlerde var mı bu hikayeler ya da deniz kıyılarında. Ee o sıcağın altında olağan böyle seraplar. Çalılar konuşur çocuk kendi kendine olur boşluktan göğe merdiven kurulur. Görmediğimi gör say bilmediğimi var say diyorlar, saymazsan ateşle terbiye ediyorlar bunlar şiddeti kanı acıyı pek seviyorlar. Maşallah hepisi ilah aynı tornadan biz gibi fani sayılmazlar onlar kutsal şahıslar. Kıskançlık kin haset yalan aralarında en çok olan ama örnek alın diyor en başta olan. Almaz mıyız… O günden bu yana bitmez tükenmez kan irin sarmalında ölüm aramızda hamt olsun. Acı her milletten bölüm bölüm… Oyunda ölenler çöl görenler ganimeti bölüşürler seyir edenler. Roller hiç değişmedi altı bin yıldır bu ne istikrar, ölen aynı talan aynı yalan aynı bırakalım bu zırvayı.
Ellerimi gördüm şimdi ne garip. Et kemikten müteşekkil elim dokunur elime bir güzel deri kan içinde sevgiye dair ne varsa bu beden içinde ölünce can olur toprak içinde. Bir can ten içinde bin can toprak içinde. Tek can et kemik binlerce can renk renk toprak içinde. Ölmek çoğalmak. Değil eksilmek aksine artmak çoğalmak . Burada her insan başka dilden toprakta her can aynı dilden. Bak gördün mü teklikte yok ayrı gayrılıkda. Yan yana değil can cana belki de buradaki riyanın aksine.
Hemhal ile yaşamak iyi şey . Muhtaç kalmadan, istemeden alıp vermeden, hesap görmeden korkmadan korkutmadan borçlu alacaklı kılmadan mihnet ve de minnet duymadan iyilik diye değil iyi olan diye iyi olmak öbür türlüsünü bilmediğinden öbür türlüsü de olmadan yaşamak.
Ha hayat Hu nefes ikisinden de geçip ikisinden de gidip dolu dizin dirhem dirhem damla damla alabildiğine ve olabildiğince hudutsuz dönüşsüz oralı olup yaşamak ne güzel. Topraktan parça olup toprakta toprak olup her şey olmak ne güzel.
Herkes senden herkes sen gibi herkes bir herkes sonsuz soğukta sıcakta donda ateşte günde gecede acısız hep sevinçte yaşamak ne güzel.
İster çalı ister gülde gonca ol . Herkes hep sende, sen hep kendinde büsbütün hepsinde ve tümden azade yekünde mevcuttasın ne güzel..
