07 Eylül 2019, Cuma
saat: 03:22


Uzun zamandır bu beyaz sayfadan uzağım. Eski heyecanım yok, eski hızım yok artık boşluğa bakarken. Birisiyle konuşurken buna sahip olsam da, buraya gelince duraksıyorum; ama bugün değil. Bugün biraz yazmalıyım, neyi bilmiyorum ama yine de istiyorum. İçimi biraz dökmeliyim ve bunu daha sık yapmalıyım.

Ters giden o kadar çok şey var ki hayatta. Bizim elimizde olanlar, olmayanlar. Büyük bir çoğunluğu da olmayan şeyler aslında. Bazıları bunları görmüyor, görmedikleri için mutlular. Bazıları görüyor, ama umursamıyor ve bu yüzden mutlular. Bizim gibiler ise görüyor, düzeltilebilir diyor, yöntemini görüyor ama uygulamak için gücü yok ya da yetisi yok; sonuç ise mutsuzluk oluyor.

Bir kere bunu aşmamız gerekiyor. Ama.. Aması önemli.

Bizler, yanlışları görebilen ve doğruya çevirme yolunu bilen insanlarız. Eğer biz vazgeçersek, bilmeyenlere kim öğretecek? Eğer biz 1-2 denemeden sonra doğru sonucu alamazsak bırakacak mıyız bu işi? Yani başarana, hatta başarana da değil ölene kadar bunları anlatmanın doğru yolunu seçmek bizim görevimiz değil mi?

--

Yeni nesil beni ciddi manada rahatsız etmeye başladı. İngilizce eğitimli üniversitede okuyup ingilizce bile bilemeyen, konuşamayan, yazamayan ve okuyamayan çok enteresan bir nesil yetişiyor. Bunun yanında hiçbir şey öğrenmeyen, öğrenmeye çalışmayan ve cehaleti - bilgisizliği ile gurur duyup övünen insanlar oluşuyor etrafımızda. Kafamızdan geçenleri rahatlıkla söyleyemediğimiz insanlar, konuşamadığımız ve paylaşımda bulunamadığımız insanlar.

Ben doğuştan kendimi bir hoca gibi görüyorum, her şeyi bildiğim için değil bu - bildiklerimi iyi anlatabildiğim için. Ama karşımdaki eğer anlamak istemezse ne yapabilirim? Karşımdaki benim bilgilerime değer vermiyorsa, bilgilere değer vermiyorsa ne yapabilirim? Pes edecek halim yok, şüphesiz mücadele devam edecek ama biz hepimiz bunu yapmalıyız. Biz; yani bilenler ve anlatmak isteyenler; anlatabilen ve dünyanın daha iyi bir yer olmasını isteyenler olarak yapmalıyız bunu.

Ancak biz ne kadar uğraşsak da, bunun kökten çözümü eğitim. Küçüklükten başlayan bir eğitim ve bu çok önemli, her şeyden önemli. Çünkü İstanbul u yeniden fethetmenin bir manası yok, bazı insanlar eğitilemiyor ve bazıları eğitilmek istemiyor. Bunların üstesinden gelmek çok zor.

Kendimi anlatırım belki diye başladım ama toplumsal analiz oldu, kendimi anlatamadım. Ben kendimi bunları düzeltebilecek insanlardan biri olarak görüyorum ve her anlattığım 10 insanın 1 tanesinin yeniden bi şeyleri düşünmesini sağlarsam eğer sanki bir şeyler değiştirebilirim gibi geliyor; Changing the world one person at a time.

Sizlerden ricam var.
Yarın güne başlarken 2 düşünüp 1 konuşun. Günlük ettiğiniz kelimeleri 3 de 1 ya da 4 de 1 oranında azaltın, dinlemeye önem verin, bakmaya önem verin, hissetmeye önem verin. Kendinize "ben yaşıyor muyum" diye sorun, kendinize "en mutlu anınızı" hatırlatın. Bunlardan memnun musunuz? Daha iyi yapmak istemez misiniz?

Bunlara ve şu an aklıma gelmeyen birçok potansiyel soruya vereceğiniz cevaplar sizin yaşayıp yaşamadığınızı gösterecek ve bunları değiştirebilirsiniz, sizin elinizde. Ama bahane bulmak isterseniz bahane çok fazla, kaçabilir ve onların arkasına sığınabilirsiniz. Küçük bir adım bile olsa o adımı atın, gezmek için Türkiye dışına çıkmaya gerek yok İstanbul u gezin; bittiyse il dışına çıkın - uzağa gitmenize gerek yok bir feribot ile Bursa dasınız. Bursa yı öğrenin, yeni insanlar görün, yeni esnaflarla tanışın ve yeni sohbetler edin. Hayat bu aslında zaten. Hayat para değil, hayat lüks araba marka tişört değil, hayat seks ya da aşk değil. Hayat paylaşım aslında, oksijen paylaşımı, fikir paylaşımı yerine göre sıvı paylaşımı ama paylaşım, bilgi paylaşımı.

Gözlerinizi açın yarın, hiç bakmadığınız gibi bakın. Ve herkesin sizin gibi baktığını düşünün.

Unutmayın, dünyada herkes "kendisi" yerine bir diğerini düşünseydi kavga bile çıkmazdı.

istanbul
hosting