01 Ocak 2016, Cuma
![]() saat: 22:54
![]() romantikli ve de bilimlikurgulu film izlemeyeli epey olmuş. güzel gitti. güzel film güzel şarkı: www.youtube.com/watch?v=tMgyKNr-Vbk işte böyle bilim kurgu seviyorum ben yaa, yani "vaay hakkaten böyle bi dünyada yaşasak nasıl olurdu ki" hayallerine dalabileceğim kadar bağlantılı olsun gerçek hayatla. filmdeki mevzuyu -sırf ilerde organ bağışı yapsınlar diye klonlamayla yaratılan insanlar- hayata geçirmek mümkün olsa, yapar da ha bu insanlar. çok net. sonra bunun bi ton etik tartışması filan olur: işte vicdani retçiler olur bi yanda "ben o klonlardan organ istemiyorum" diyen, bi yanda klonların hayat şartları iyileştirilsin veya topluma entegre edilsinler filan diyenler olur, bi yanda gelişmemiş ülkeler bunları ithal eder normal bi insan aynı ameliyatı olsa acı çekmemesi için yapılması gereken şeyleri yapmadan falan yapar ameliyatları veya çok kötü koşullarda yaşatırlar, böyle ülkelere klon ihracını protesto eden aktivistler olur gelişmiş ülkelerde. bunların hakları tartışılır sonra, yok evlenebilmeliler mi, çocuk yapabilmeliler mi, onların bedeni onların kararı mı vs. sonra ufak ufak yok efendim BM bağlayıcılığı olmayan ilke kararları falan alır, yok işte AB bi takım standartlar getirir falan. yalandan yalandan bi takım hareketler. gerçek bi adım atılana kadar -eğer atılırsa- arada milyonlarca klon berbat hayatlar yaşayıp berbat şekillerde ölür falan. bugün ya da bugüne kadar yaşanan başka bi ton mevzuya (hayvan haklarından tut da afrika ülkelerindeki katliamlara kadar) benzer şekilde gelişir yani olaylar.. o bakımdan şaşırtan final repliği özetliyor sanırım aslında tüm hadiseyi: "What I'm not sure about is if our lives have been so different from the lives of the people we save. We all complete. Maybe none of us really understand what we've lived through, or feel we've had enough time." o yüzden işte, bir kez daha: hayat, yaşadığın değil, algıladığındır. | ||
|