20 Eylül 2022, Salı
![]() saat: 12:52
![]() Bu yaşımda gösterdiğim "olgunsuzluk"la daha neler göreceğiz bilemem. Yetişkin olmamaya ant içmiş gibiyim. Bu çaresizlik ve köşeye sıkışmışlık hissi insana 50 yaşında da her şeyi yaptırır. Aman 50 deme, seneler öyle acımasız ki bir anda tükettiğin potansiyelin elinde 50 yaşına geliverirsin. Sonuçta 17 yıl önce 16 yaşındaydım ve kedim de hayattaydı. Neredeyse üniversite için İstanbul'a taşınmak üzereydim yani. Bir 17 yıl da sapık gibi hızlı geçerse, kimseye dönüp hesap soramam. O zaman "daha o kadar yaşlı değilim" de diyemem. Ama bir çıkış yolu olmadığı gerçek. Bu mantığın içine hapsolmuş durumdayım. Yani artıları da yok değil hani ama aldığım külçe gibi paranın esiri olarak özgürlüğümü kullanamıyorum. Aslında sorun onlar da değil. Öyle veya böyle günün sonunda beni takdir ettiler, ben bunalımım ve belki iş getiririm sevdasıyla yurt dışında bir konferansa gidiyorum. Onlar ki bu camianın gerçek tanrıları, benim bu küçük girişimimi sevgiyle kucaklıyorlar. O zaman şikayet etmemeliyim. Zaten meselenin derininde yatan konu çok belli ve ben korkudan o konuya girmemek için kendimi çeşitli platformlarda öyle durumlara düşürüyorum ki... Ama ne bileyim ortak ilan ettikleri insanların üzerinden atamadığı bağlı çalışanlık beni çok soğutuyor. Artık eskisi gibi eskiden yazdığım günceleri dönüp okumuyorum. Artık gün içinde gönderdiğim emailleri aynı şekilde okuyorum. Sadece gelecekte anlayabilmem için şöyle özetleyeyim... Öyle iyi oluyorum ki bazen, insanlar kendilerini kötü hissetmesin diye. Ciddi anlamda yürekten komünizmin geleceğine inanan birinin düşüncelerine önem veriyorum mesela. "Aman ezik hissettirmeyeyim" diye kendimi onların seviyesinin altına indirip paspas yapıyorum. Yani ben onların en iyi üniversitesinde, onların kazanamadığı üniversitede okudum. Neyse ya işte daha ne yazayım. Hayatımı tükettim, iyi günler. | ||
|