22 Ağustos 2024, Perşembe
![]() saat: 21:42
![]() Ben okumak istemeyeceğin kadar karışık ve iç içe geçmiş duyguların, olayların kurgulanmış olduğu bir kitap gibiyim. Heyecanlı bir o kadar da hüzünlü, çoğu zaman kizacagin ama sonunda hep göz yaşı dökeceğin türden bir kitap. Bu hayat örgüsünden ilham alarak uzun süre etkisinde kalacağın bir roman. Nasıl geçtiğini anlamadığın bir 38 yıl olacak önce. Erken çocukluk ve ergenlik döneminde bir genç kızın nasıl bir ailenin ürünü olduğunu göreceksin. Nasıl bir insanı ele alıp şekilden şekile soktuklarını, kalıbına sığmayan kişiliği nasıl kalıplara hapsedildiğini. Hayata atılmak için çıktığı yolda o kalıplar ve korkular yüzünden nasıl darbeler yediğini. Kapanmayacak yaralar aldığını sürekli kan kaybettiğini. Kâh ağlayacaksın kâh yargılayacak belki şükürler edeceksin. Yine bir merak alacak içini peki ya sonra ne oldu bu kız neler yapacak diye. İlerleyen sayfalarda keşke ilerlemeseydim bu kadarını görmeseydim diyip iç geçireceksin. Onca debdebeye karşı yuva kurma hayali ile adımlar atmış ve yeni maceralara çıkmış. Ama nafile, macera korku evinden hallice imiş. Bu hayat hikâyesine iki güzel yürek katılmış ve hikâyenin gidişatı onlar üzerine şekillenmeye başlamış. bu güzellikler bu kadını kendine getirmek silkelemek için birer hediye olarak gönderilmiş sanki. Bunları gören genç kadın artık ipleri eline almak sağlıklı olmak için her yolu denemiş. Aradan yıllar geçmiş giderek ümitleri tam azaldığı hatta yok olduğu bir anda bir ışık belirivermiş ve onun elinden tutmuş. Otuz yedi yaşından 39 yaşına kadar bu bozulmuş işletim sistemini düzenleme ile uğraşmış ve büyük oranda başarmış. Artık bundan sonra kendi özüne yakışır şekilde yaşama fırsatı bulacağına gayet eminmiş. Onca acıya onca olaylara karşı hem ayakta durup hem de bir şeyler yapmayı başarmış biri şimdi bu gönül genişliği ile neler yapmaz? 19/08/2024 Kapanmamış Sayfaların Romanı Ben... Okumak istemeyeceğin kadar karışık, İç içe geçmiş duygularla örülmüş, Olaylarıyla seni hem sarsacak hem düşündürecek bir kitap gibiyim. Heyecanlı, bir o kadar da hüzünlü… Okurken kızacağın, Ama sonunda mutlaka gözyaşı dökeceğin türden bir roman. Beni okursan, uzun süre etkisinden çıkamayacağın bir hayat örgüsüne şahit olacaksın. Nasıl geçtiğini anlayamadığın bir 38 yıl olacak önce. Erken çocukluk ve ergenlik döneminde, Bir genç kızın nasıl bir ailenin ürünü olduğunu göreceksin. Kalıplara sığmayan bir kişiliğin, Zorla nasıl şekilden şekile sokulduğunu… Nasıl bastırıldığını, Hayata atıldığında, İşte o kalıplar yüzünden nasıl darbelere açık hâle geldiğini okuyacaksın. Kapanmayan yaralarla tanışacaksın. Sürekli kan kaybeden, Ama yine de yürümeye çalışan bir kız çocuğu göreceksin. Kâh ağlayacaksın, Kâh yargılayacaksın. Belki şükürler edeceksin… Ama her şeyden önce, bir merak saracak içini: “Peki ya sonra ne oldu bu kıza?” İlerleyen sayfalarda belki de keşke ilerlemeseydim, Bu kadarını görmeseydim diyeceksin. Çünkü hikâyede debdebe, kırılma ve içe çöküş çok. Yuva kurma hayaliyle atılan adımlar, Yeni maceralara dönüşmüş. Ama bu maceralar korku evinden hallice… Tam o sırada, Hayatına iki güzel yürek giriyor. Ve hikâyenin gidişatı, onların ışığıyla yeniden yazılmaya başlıyor. Bu iki güzel, o kadını silkelesin diye, Hayatı yeniden hatırlatsın diye gönderilmiş sanki… Kadın uyanıyor. Ve kendi elleriyle, O bozulmuş işletim sistemini düzene sokmaya başlıyor. Yıllarca süren çaba, Umutların en zayıf olduğu bir anda Bir ışık beliriyor ve onun elinden tutuyor. 37 yaşından 39’a kadar, Bütün eski sistemleri söküyor, Yeniden yüklüyor. Ve artık biliyor: “Ben özümle yaşamak için buradayım. Hayatım benim elimde.” Bunca acıya, Bunca yıkıma rağmen, Ayakta kalmayı başaran bir kadın… İşte şimdi o gönül genişliği ile neler yapmaz? | ||
|