16 Mayıs 2025, Cuma
![]() saat: 04:02
![]() Aradan geçen 17 yıldan sonra açıp mektuplarını okuyorum. Sanki ben böyle, üstümde devinen bir fili hizaya sokmak istiyorum. Herkesin herkese hızla ulaştığı ve aynı hızla uzaklaştığı bu çağda, ben, seni, neden bulamıyorum!? Neden her yere bakıyormuşum da bir hiçlikte kayboluyormuşum gibi hissediyorum. 17 yıl sonra, yeşil bir zarftan çıkardığım, yeşil kağıdın üstüne yazılı sözcüklerin saçlarımı usul usul okşarken, seni bulamamanın yenikliği... Kızmışsın, öfken sabrına yenik düşüyor bir mektubunda; bir başkasında bir annenin bebeğini emzirişi gibi sarmışsın göğsünün altında. Evet ben böyle, bir devi üstümden silkmek istiyorum. İşte şimdi böyle bakınca 17 yıl uzaktan sana, hektar hektar dolaştığım şehrin neresinde kayboluyor sesin bilmek istiyorum. Bir şeyi ararken kaybediyorum sanki ötekini. Yani ben böyle, altımdan akıp giden yer küreyi silmek istiyorum. Sonra diyorum ki kıtanın en sıkılgan sokağında: Ey beni ismine aşina kılan sonsuz zaman, ey yanımız sıra akıp giderken söğüt ağaçlı yol, ey yüzüne bakmaya utandığım, ey kalbini bir kuşla takas eden tedirgin kadın ve ey bütün onulmazları sağaltan Rabbim, beni bir sesle hatırlat. Çünkü ben böyle, içimde devrilmeye çalışan bir ağacı suluyorum. Şöyle demişsin 22 Nisan 2008 tarihli mektubunda; "Her şey neden yeşil bilmiyorum.". Bunu sanki çok uzak bir köşesine bakarak söylemişsin dünyanın. Sanki sen böyle, eski bir kalemi öpüp duruyorsun. Devam ediyorken sesin, "İçimdeki eğrilik kelimelerime, harflerime de yansımış sanki." diyen mektubunda, duyabiliyorum kağıdın çatırdamasını kaleminin altında. Evet sen böyle, bir bir yontuyor gibisin eğri duran içimi. Dedim sonra bir öteki zarfa uzanırken parmaklarım: Rabbim, beni bir zarftan çıkabilecek birden fazla mektubun haykırışından koru. Yani sen böyle, gövdemi un ufak ediyorsun harflerinle. Son mektup, son zarf, son sözlerin bana ulaşan...Dikine yırtılmış yeşil kağıtlar. Göğe yükselen sesin. Şimdi buradan bakınca 17 yılı geride bırakan çelimsiz gençliğimize, "Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır / Asıl bu kalır." dizeleri dökülüyor dilimden. İşte gördün Alvin, bir ömrün talaşı saçılıyor etrafa, açılınca beden denilen heybenin ağzı. Öpüyorum Alvin... Öpmek böyle, belki de ağrısıdır bu yaşamın. | ||
|