01 Eylül 2025, Pazartesi
![]() saat: 04:14
![]() Hayatımın en kötü günü. Şu an Sao Joao hastanesinin acilinde oturuyorum. Bunları şimdi yazayım ki, Allah’ın sillesini hiç unutmayayım, bir tokat da ben kendime atayım! Hava güzel diye evden çıkalım dedik. Şehirdışına doğru merak ettiğimiz bir outlet vardı. Oraya gittik. Vardığımızda arya’nın hafif ateşlendiğini farkettik. Gözleri bayık bakıyordu. Dolaştık, ona ayakkabı aldık, bir iki şey aldık. Daha önce de ateşlendi, ben havale nedir bilmiyorum. Bir anda fırlayan ateş falan. Üşüdüğü için külotlu çorabını giydirmiştim (daha ateşi yoktu o an), sonra avm’de ateşi çıktıktan sonra da çağdaş kazağını giydirmiş. Dönüşe geçtik. Trende çağdaş “noldu arya” filan diyordu. “Noldu çağdaş” dedim. “Titriyor” dedi. Gözleri kaydı. Trende doktor var mı diye bağırdım, yokmuş. Trenin frenini çekip durdurmaya çalıştım, ki çok salak hareket, şehirdışındasın, durak haricinde inip ne bok yicen. Durağa gelince durduk. Arya’yı yere yatırdım. Soydum. Kasılıp duruyordu. Çağdaş parmaklarını ağzına soktu solunum yolunu açık tutmak için. Kimseyke anlaşamıyoruz. O sırada birileri ambulans çağırdı, ambulans gelmek bilmiyor, kızım yerde titreyip kasılıp duruyor. Kustu. Kan sandık, çağdaş çikolata çikolata dedi. Aklımızı kaçırmış gibiydik. Ne kadar süre havale geçirdiğini bilemiyorum. Ambulans sonunda geldi. Önce onu stabilize etmeliyiz gidemeyiz diyorlar. Öyle durmaya devam ettik. Delirmediysem daha delirmem. (Büyük konuşmayı çok seversin gerizekalı Ceyda) Sonra iki ebeveyn gelemez, biriniz sadece dediler. Çağdaş gitti ben kaldım. Biri bana uber çağırdı. Kim bilir ne kadar süredir kendimi sıktığım için haykıra haykıra ağlamaya başladım, bana biri şekerli su verdi. Herkes bana sarılıyordu, o iyi olacak, benim bilmem kim’im aynen böyle havale geçirdi, cevap vermiyordu, iyi oldu diyordu. Uber geldi, bir temiz de onda ağlayarak hastaneye vardım, Hintli şoför benim için dua etti. Hastanede arya’yı buldum, hala kendinde değildi, oksijen veriyorlardı. Fitil verdiler elime yap dediler, “şifa olsun kızıma” deyip yaptım. Acildeyiz niye onlar yapmıyor anlamadım. O arada bir yerlerde ambulanstaki kadın beni “sabah ateşi çıktığında ona parasetamol vermeliydiniz” diye payladı. Ne diyor oldum, anlamadım. Yoktu ki sabah ateşi, birkaç saat içinde bu hale geldi. Acilde yine ikiniz de gelemezsiniz dediler. Ben sürekli “losing my shit” durumunda olduğum için çağdaş gitti. Dışarda duramıyordum. Sürekli aradım, telefonda kaldım, doktorla konuşmalarını dinledim. Havalenin ne kadar sürdüğünü anlayamadığımız için panikten, hasar ihtimali bizi mahvetti. Uyuyordu, konuşturamıyorduk da, kendinde değildi. Çağdaş bana uyandı dedi, yanlarına gittim, arya beni tanımadı, delirdim sanki. Cevap vermedi beni tanımadı. Doktorun yanına gittim. Beni tanımadı tepki vermedi dedim. Çok normal dedi, havale sonrası akıl karışıklığı, konuşamama, tanıyamama olur. Uyusun toparlancak, parmağımı takip etti oksijensiz kalmamış damage yok dedi. Yine de yeniden uyanıncaya dek o bekleyiş beni öldürdü. Uyandı kızım, bir kere anne der misin dedim. “Anne” dedi, tüm dileklerimi gerçekleştirseniz böyle mutlu olamazdım. İyi misin dedim, iyiyim dedi, şimdi kim geliyor dedim, baba dedi, kedimizin adı ne dedim felix dedi. Şükürler olsun allahım. Gözlem altında tutuyorlar hala. Şu birkaç günü atlatalım. Ben onun için yaşıyorum. Hayatımın neşesi o benim. Canım kızım. Seni seviyorum. | ||
|