09 Kasım 2025, Pazar
saat: 02:06


Dürtülerle hareket etmemin temelini sorguladığımda genel olarak kırıldığım dönemlere denk geliyor hep. Hayatımın tüm dürtüsel kararları hayatımın ortasına sıçan insanlara karşı verdiğim dürtüsel tepkiler ve hepsinin sonucunun dönüp hayatımı sikmesi.

Aslında incelemeye alsak sürecin içerisinde kendimi zirvede hissettiğim, hatta iyi ki o tepkileri o şekilde vermişim diye düşündğüm anlar bile olmuş olabilir. Ama en sığ ve egosantrik yerden yaklaşırsak akıllarda tek soru beliriyor: “sonuç?”. Bunu böyle her şeyi bildiğini sanan bir baba ses tonuyla veya belki patron ses tonuyla seslendirirsen daha iyi anlaşılır.

-Yazıp yazıp sildiklerimden bir paralel evren günceleri daha yaratabilirim aslında.-

Belki sonuçlarını düşünmeden yaşamaya devam edebildiğim kadar edebilmenin verdiği aptallığım hiç bitmeyecektir? Bunun sonuçlara odaklanmakla, bir başarı/başarısızlık çıtası belirlemekle ne alakası var?

Bu insanlık onuru denen şeyin temeli olan saygıdan uzak duruşun cezası dürtüsel bir tepkiyi haletmiyor da ne hakediyor?

Bu dürtüselliği hakedenin kim olduğunun ne önemi olabilir? Kişinin Eş,dost,baba,kardeş (anne hariç :) ) olması, senin insanlık onuruna karşı tavır sergilemiş olduğu gerçeğini hafifletir mi? Hafifletmiyorsa eğer, kırılma noktandan seni kıran kişinin yakının olması ile olmaması o durumun sendeki etkisini değiştir mi?

Değiştirmiyorsa peki bunun karşılığı nasıl olmalı? Kan bağın olması karşılığı hafifletecek mi? Kırılma boktandan seni kıran kişi ile olan kan bağın senin kararlarında nasıl bir hafifletici/ağırlaştırıcı sebep olacak bunu düşünmek için yazıyorum bunları.

“Ölüm gibi bir şey”

istanbul